Hak Er Taburu - İngilizin arabasına at olan Serveti Fünuncular
  Ana Sayfa
  11 Eylülde Ne Oldu?
  Büyük Ortadoğu Projesi
  Dezenformasyon - Bilgi Bozma
  Dinlemenin Boyutları
  Gerçek ve Sahte
  Haber Dosyaları
  => Bosna Katliamı
  => Kosova Soykırımı
  => İngilizin arabasına at olan Serveti Fünuncular
  İhtilal Hastalığı
  Karikatürler
  Kavga Şiirleri
  Kitap Gibi
  Masonluk
  Milli ve manevi değerlerimiz
  Pardus
  PKK Gerçeği
  Siyonizm
  Vatansever Subaylara Masonik Takip
  Cumhuriyet, Cumhuriyet'i Bombalar
  Link Listesi
  Ziyaretçi defteri
  Gülen Kimin Adamı
  Din Düşmanı Sanatçılar
  Kaka, Ayyaş, Kara Fatma ...
  TARÎKATLER KAPATILSIN





semerşah

İngiliz ordusunda savaşmak isteyen Servet-i Fünûncular

Avrupalı güçlü bir devletin yardımı olmadan Türkiye'de Meşrutiyetsin ilân edilemeyeceğine inanan Servet-i Fünûn üyeleri, bu yolda Abdülhamid'i zorlayacak tek ülke olan İngiltere'nin desteğini kazanmayı düşünmüşlerdi. Nasıl? İngiliz ordusu saflarına katılarak!

Ali Şükrü Çoruk

 

15.03.2011

Avrupalı güçlü bir devletin yardımı olmadan Türkiye'de Meşrutiyetin ilân edilemeyeceğine inanan Servet-i Fünûn üyeleri, bu yolda Abdülhamid'i zorlayacak tek ülke olan İngiltere'nin desteğini kazanmayı düşünmüşlerdi. Nasıl? İngiliz ordusu saflarına katılarak!

Bir kısım Türk aydınının gerek muhaliflerle gerekse devletle olan siyasi mücadelesinde başarıya ulaşmak için başvurduğu yollardan birisi de yabancı bir ülkenin desteğini aramak olmuştur. Fikir ve siyaset hayatımız açısından düşündürücü, aynı zamanda üzücü olan bu durumun kimseye faydası olmadığı ise ortada. Bununla beraber Türk aydınının siyasi amaçlarını gerçekleştirmek uğruna böyle bir yola başvurmasının sebepleri arasında devletten kaynaklanan hataları da unutmamak gerekir.

Devlet, yönetilenlerle idare edenler arasında aracılık görevi üstlenen bu kesimin ülkenin sorunlarıyla alâkalı çözüm önerilerini dikkate almalı, eleştirilerinden faydalanmalı, hepsinden önemlisi kendisine yöneltilen her türlü eleştiriyi yıkıcı bir tehdit olarak algılamamalıdır. Bu yapıldığı takdirde aydınların çözüm için başka kanallara yönelme durumu büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.

Yukarıda sözünü ettiğimiz durumun çarpıcı bir örneği Abdülhamid döneminde yaşandı. Edebiyatımızda ve kültür hayatımızda önemli bir yeri olan, siyasi bakımdan ise Jöntürklere yakın duran Servet-i Fünûncular, Abdülhamid'e Meşrutiyet'i ilân ettirmek için 1900 yılında akıllara hayret verecek bir teşebbüste bulunmuşlardı. Bu ilk başta anlaşılacağı gibi bir darbe planı, halkı isyana teşvik yahut Abdülhamid'e suikast girişimi değildi.

Avrupalı güçlü bir devletin yardımı olmadan Türkiye'de Meşrutiyet'in ilân edilemeyeceğine inanan Servet-i Fünûn üyeleri bu yolda Abdülhamid'i zorlayacak tek ülke olan İngiltere'nin desteğini kazanmayı düşünmüşlerdi. Peki, bu destek nasıl kazanılacaktı? İngiliz ordusu saflarına katılıp Güney Afrika'da Transval bölgesinde bir başka sömürgeci gruba karşı savaşarak!

İngiliz elçisini Meşrutiyet'e ikna çabaları

Jöntürklerin liberal kanadından olan İsmail Kemal Bey, Meşrutiyet'in ilan edilmesi yolunda İngiltere'nin yardımını sağlamak için 1890'lı yılların sonunda sık sık dönemin İstanbul Büyükelçisi Sir Nicholas O'Conor'ı ziyaret etmekteydi. Bir gün konuşurlarken konu Türklerin Meşrutiyet'e layık bir millet olup olmadıklarına gelmiş ve İngiliz elçisi İsmail Kemal Bey'e "Türkler daldıkları bu uyku içinde Meşrutiyet'i ne yapacaklar?" sorusunu sormuştur, İsmail Kemal Bey, "Türklerin de en az Avrupalılar kadar Meşrutiyet'e lâyık olduğunu, bu uğurda kendisini feda edecek pek çok insan bulunduğunu" söyleyerek "İngiltere gibi terakki ve medeniyet taraftarı bir ülkenin kendilerine yardım etmesi gerektiğini" eklemiştir. Sefir ise buna karşılık "İngiltere, Meşrutiyet çabalarında size yardım etsin, ancak sizin de buna layık olduğunuzu ispat etmeniz lazım" demiş, İsmail Kemal Bey de bu sözlere karşılık olarak "münevver Türk gençliğini" temsil eden bir heyetin elçiliğe gelerek Transval Savaşı'nda İngiltere'ye başarı dileklerini içeren bir dilekçeyi kendilerine sunacaklarını söylemiş ve ayrılmıştır.

Dönemin "münevver Türk gençliği" yani Servet-i Fünûncular adına Büyükelçi'ye söz veren İsmail Kemal Bey, İngiliz Büyükelçiliğine gidecek heyet ve sunulacak dilekçe konusunda Tevfik Fikret ve arkadaşlarıyla görüşmelere başlamıştır. Uzun tartışmalar sonucunda bir metin hazırlanır ve imzalar toplanır. Şükrü Hanioğlu'nun Osmanlı Ittihad ve Terakki Cemiyeti ve Jöntürklük kitabında yayınladığı belgeye göre Tevfik Fikret, Mehmed Rauf, Mehmed Cavid (İttihatçıların meşhur Maliye Nazırı Cavid Bey), Samipaşazade Sezai, Ubeydullah Efendi, İsmail Safa (Peyami Safa'nın babası), Rıfat Müeyyed (Akşam gazetesinin kurucularından) ve Hüseyin Siret dilekçeye imza koyan 29 kişi arasında tanınmış olanlar. Kararlaştırılan günde bir heyetle elçiliğe gidilir ve dilekçe sunulur. Bu olayı haberi alan Abdülhamid yönetimi elçiliğe gidenler ve dilekçeye imza atanlar hakkında soruşturma başlatır. Yapılan soruşturma sonucunda bazıları sürgün edilir. Sürgüne gönderilenler aracında olan Peyami Safa'nın bahası İsmail Safa, Sivas'ta vefat eder. Yıldız'da sorgulananlardan bazıları ise İngiliz Büyükelçisi'nin araya girmesiyle serbest bırakılır.

"İngiliz hizmetine gönüllüyüz"

Jöntürklerin liberal kanadından olan İsmail Kemal Bey, Meşrutiyetsin ilan edilmesi yolunda İngiltere'nin yardımını sağlamak için 1890'lı yılların sonunda sık sık dönemin İstanbul Büyükelçisi Sir Nicholas O'Conor'ı ziyaret etmekteydi.

Bu konuyla ilgili yazılmış hatıralarda Transval meselesi genel hatlarıyla Servet-i Fünûn gençlerinin İngiltere'ye başarı dileme girişimi şeklinde geçiyor. Ancak elçiliğe giden heyet arasında yer alan Rıfat Müeyyed Bey'in 1919 yılında Akşam (nr. 343, 3 Eylül 1919, s. 3) gazetesinde yazdığı bir yazıda işin başka ve yeni bir boyutuyla karşılaşıyoruz. Bu yazının tam metni 2005 yılında tarafımızdan Türk Edebiyatı (nr. 386) dergisinde yayınlandı.

Rıfat Mueyyed'ın yazdığına göre bu girişimin içinde yer alanlar Transval'de İngilizler safında savaşmak istediklerini bildirmek için elçiliğe gitmişler. Gerekçe ise basit: İngilizler 1853-56 Kırım Savaşı sırasında Rusya'ya karşı Türklerin yanında yer alarak "asil" kanlarını akıtmışlardır. Transval Savaşı'nda zor durumda kalan İngilizlere aynı şekilde yardım etmek gerekmektedir. Aksi durumda Türk gençleri "kansız ve nankör" olarak nitelendirilecektir. Dolayısıyla İngilizler yanında savaşa girerek bu borcumuzu ödememiz lazımdır. Kim bilir belki de bu davranışın karşılığında İngiltere Abdülhamid'e baskı yaparak Türkiye'de Meşrutiyet'e geçilmesini sağlayacaktır!

Rıfat Müeyyed, yazısında bu girişimin öncüsü olarak İsmail Kemal Bey yerine ittihatçıların Babıali Baskını'nda ölen meşhur Nazım Paşa'dan bahsediyor. Konuyla ilgili kaynaklarda ise İsmail Kemal Bey ön plandadır. Bununla beraber Nazım Paşa ile İsmail Kemal Bey'in aynı siyasi çizgide olmaları, her ikisinin de "İngiltere sevgisi" ortak paydasında birleşmeleri Paşa'nın da bu girişimin içinde yer aldığını düşündürüyor. Dönemin şahitlerinden Abdülhamid'in Başkâtibi Tahsin Paşa ise İsmail Kemal Bey'e ek olarak Atâ Bey isimli bir muallimden söz ediyor.

Servet-i Fünûn üyelerinin İngiliz elçiliğine Transval Savaşı'nda İngiltere saflarında savaşmak arzusunu iletmek için gittiklerini doğrulayan bir başka örnek de uzun yıllar Abdülhamid'in Başkâtipliğini yapmış olan Tahsin Paşa'nın hatıralarıdır.

Servet-i Fünûn üyelerinin İngiliz elçiliğine Transval Savaşı'nda İngiltere saflarında savaşmak arzusunu iletmek için gittiklerini doğrulayan bir başka örnek de uzun yıllar Abdülhamid'in Başkâtipliğini yapmış olan Tahsin Paşa'nın hatıralarıdır. Tahsin Paşa 1931 yılında yayınladığı hatıralarında İngiliz elçiliğine gidenlerin sayısını 89 olarak belirtir. Olayı yakından takip eden Paşa'ya göre elçiliğe gidenler İngiltere lehine gösteriler yapmışlar, "bunlar icabında gönüllü olarak İngiliz hizmetine" girmeye hazır olduklarını elçiye bildirmişler.

Paşa'nın hatıralarında olay şöyle anlatılıyor:

"Transval Savaşı zamanında idi. Transvallılar milli bir ordu kurarak İngilizlerle kanlı savaşlara girişmişler ve memleketlerinin hukuk ve hududunu cansiperane müdafaaya koyulmuşlardı. Bu iş hayli devam etmiş ve İngilizler âdeta mağlûp vaziyete düşmüştü... İsmail Kemal ile o aralık istanbul'da misafir olarak bulunan bir muallim tarafından yapılan teşvik üzerine 89 kişi bir gün toplanarak Beyoğlu'ndaki İngiliz elçiliğine gitmişler ve ingiltere lehine gösteriler yapmışlardır. Bunlar gerekirse İngiliz hizmetine gönüllü olarak girmeye hazır olduklarını da elçiye söylemişlerdir.

Bu garip ve gereksiz gösterişi haber alan Abdülhamid İngiliz siyasetine bu suretle taraftar bir topluluğun ortaya çıkmasından ürkerek derhâl soruşturma yapılmasını emretmiş ve Atâ Efendi isminde olan o muallim ile İsmail Kemal Bey sorguya alınmıştı. Daha sonra işin uzatılmasının İngilizleri üzeceği düşünülerek vazgeçilmişti." (Tahsin Paşa'nın Yıldız Hatıratı, s. 229-230)

Servet-i Fünûncuların İngiltere'nin desteğini kazanmak amacıyla yaptıkları bu "uçuk" girişim tabii ki sonuçsuz kalmıştır. Ancak "münevver gençlik" İngiltere'ye Kırım Savaşı'ndan kalan "borcumuzu" ödemeye kararlıdır. Bu gençler Meşrutiyet'in hemen ertesinde İstanbul'a gelen İngiliz elçisinin bineceği arabanın atlarını çözüp onların yerine kendilerini bağlayarak İngiltere'ye olan borcumuzu bir nebze ödediklerini düşünmüşlerdir.


mostar, at arabasına at olan serveti fünuncular









www.haber7.com/kultur/haber/722879-ingiliz-ordusunda-savasmak-isteyen-servet-i-fununcular


Mostar Dergisi'nin Mart 2011 - 73. sayısından alıntılanmıştır. s.50, 51, 52

https://katalog.idp.org.tr/pdf/43475/43812


-------------------------------------------------------------------------------

 

İngiliz ordusunda savaşmak isteyen Servet-i Fünuncular

Ali Şükrü Çoruk

 

 

 

 

https://www.yenisafak.com/arsiv/2002/temmuz/28/kultur.html

Medet ya İngiltere'

Sultan Abdülhamid döneminde Servet-i Fünun dergisi etrafında kümelenen bir grup Batı yanlısı aydının yaptıkları, bugün yaşadıklarımıza benzer bir utanç tablosu ortaya çıkarıyor. Sultan Abdülhamid'ten kurtulabilmek için İngiltere Büyükelçisi'ne sürekli müracaatta bulunan söz konusu aydınlar, büyükelçiliğe bir şikayet mektubu yazarlar. Hüseyin Cahit Yalçın'ın Edebiyat Anıları'nda söylediğine göre, mektubu Tevfik Fikret kaleme alır.

Sultan Abdülhamid dönemi, İttihatçı - Jöntürkçü taifesi tarafından daha sonra kaleme alınan hatıratlarda "istibdat" dönemi olarak adlandırılmıştır. Sultan Abdülhamid ise bir Fransız'ın yakıştırması olan "Kızıl Sultan" adlandırılmasıyla dönemin muhaliflerinin hatıratlarında yer almıştır.

Bundan yüz yıl önce de aydınlarımız (dönemin ifadesiyle münevver ve muharrirlerimiz) günümüzden pek farklı bir tavır sergilememişler. Özellikle "hürriyet" taraftarı ve kendilerini Batıcı olarak tavsif eden münevverlerimizin kendi kalemlerinden anlattıklarını okuyunca Türkiye'nin son yıllarda yaşadıklarının, Osmanlı'nın son dönemiyle ne büyük benzerlikler içinde olduğunu görmek insana şaşırtıcı geliyor.

O dönemde de münevverlerimiz bir Batı devletinin, İngiltere'nin duruma müdahale etmesini ve memlekete "hürriyet"i getirmesini talep etmekte. "Hürriyet"in gelebilmesi için de en büyük engel olarak Sultan Abdülhamid'i görmektedirler. Üstelik İngiltere'den şefaat talep eden mektubu da Tevfik Fikret kaleme alabilmektedir. Biz bu konuda Hüseyin Cahid Yalçın'ın yalancısıyız.

Yüzleri İngiltere'ye dönüktü

Hüseyin Cahid Yalçın, Edebiyat Anıları'nda "Bir İsmail Kemal Bey varmış. Özgürlük uğrunda çaba harcayan yiğitlerden... İngiltere elçiliğiyle ilişkisi varmış. Ülkede özgürlüğün ve meşrutiyetin kuruluşu için İngiltere'nin arkalama ve araya girmesini sağlamaya çalışıyormuş. Birçok kez elçi katında ricalarda ve girişimlerde bulunmuş" şeklinde anlattığı konuya şöyle devam ediyor:

"İngiltere Büyükelçisi, kendisine müracaat edenleri ülkenin tek kişi yönetimiyle pekala uyuştuğunu, var olan düzenden hoşnut olduklarını belirterek savuşturuyormuş. Tabii araya 'Eğer ülkede bir gençlik eylemi, bir uyanma işareti görülürse, izlenen amaç bakımından pek yararlı sonuçlar doğabilir' kışkırtmasını yapmadan da geçmiyormuş. İsmail Kemal Bey, Transval Savaşı'nın (Boerler'in İngiltere'ye karşı başlattıkları savaş) çıkması üzerine gençlik eylemini gösterme fırsatının çıktığı düşüncesiyle 'ülkenin gençleri, aydınları, savaşta İngiltere'nin yengisini diledikleri konusunda elçiliğe ortak bir mektup yazarlarsa bu sevgi gösterisi elçiliğin pek hoşuna gidecek ve yararımıza elçiliğin bir girişimini sağlayacak' kanaatindeymiş. Nâzım Paşa sınıf arkadaşımız Âli'nin babasıydı. Nâzım Paşa'yı gidip buldum. Kendisine bu konuyu sordum. Geldim işi Fikret'e anlattım. Ama artık geri dönülemeyecek kadar ileri gidilmişti. Boşboğazlığa yer bırakmamak isteğiyle bir an önce mektup elçiliğe sunuldu."

Tevfik Fikret'in mektubu

Ahmed İhsan ise "Kısacası, Boerler'in kurtuluş savaşında İngilizler kadar İngiliz taraflısıydık" cümlesiyle Hüseyin Cahid'in anlattığı olayı farklı bir biçimde anlatmaktadır. Ahmed İhsan İngiltere Büyükelçiliği'ne verilen mektuptan sözetmemekte, fakat İngiltere lehine yapılan gösterilerden bahsetmektedir.

Hüseyin Cahid'in mektup ve gösteri, Ahmed İhsan'ın ise sadece gösteri olarak anlattığı olayda, İngiltere Büyükelçisi'ne verilen mektubu Tevfik Fikret'in kaleme aldığını Hüseyin Cahid iddia ediyor. Ahmed İhsan ise, mektup hadisesinden sözetmemekle birlikte, İsmail Kemal Bey'in önayak olduğu gösteri ve elçilik ziyaretini anlatıyor. Ahmed İhsan'ın sözünü ettiği ve ayrıntı vermediği elçilik ziyaretinde Hüseyin Cahid'in ifadesiyle Sultan Abdülhamid'ten kurtulabilmek için İngiltere'nin müdahalesi istenmiş ve bu bir mektupla dile getirilmiştir. Bunu kaleme alan da Tevfik Fikret'tir.

Arabayı gençler çekti

İngiliz taraftarlığıyla ilgili Ahmed İhsan'ın anlattığı yüz kızartıcı bir başka olay daha vardır: "Zaten bu kanının etkisiyle 1908 inkılâbında aydınların ruhunda derin bir İngiliz sevgisi vardı ve bu o kadar yüksekti ki, '1908 Temmuz'unun 23'ünde İstanbul'da bulunmayan İngiltere Elçisi Malet şehrimize döndüğü zaman, Sirkeci İstasyonu'nu baştan başa doldurmuştuk; elçiyi candan ve gönülden alkışlıyorduk. Sonunda coşkun gençler elçinin arabasını çeken atları söktüler, arabayı kendi kollarıyla çektilerdi".

İttihatçılar el öpme kuyruğuna giriyor!

Hüseyin Cahit Yalçın'ın yazdığına göre, Tevfik Fikret'in yazdığı bir mektupla Sultan Abdülhamit'i İngiltere'ye şikayet eden İttihatçiler sonraki yıllarda aksi yönde davranırlar.

Hüseyin Cahit, Meclis-i Mebusan üyesi seçildikten sonra, üyelerin Abdülhamid'i ziyaretini anlatırken çizdiği tablo, İttihatçı ve Meşrutiyetçiler için bir utanç tablosu olarak hatırlanması gereken bir tablo. Meclis-i Mebusan üyelerine bir yemek veren Sultan Abdülhamid'in yemekte gösterdiği izzet ikram ve nezaket karşısında ne yapacaklarını şaşıran üyeler, bir ara kendilerini tutamayarak "Padişahım çok yaşa" nidalarıyla yemek salonunu inletirler. Meclis-i Mebusan üyeleri "Padişahım çok yaşa" nidalarının yanısıra, Sultan Abdülhamid'in elini öpebilmek için neredeyse yarış halindedirler ve kuyruğa girerler.

Yemeği "Siyasi Anılar"ında anlatan Hüseyin Cahit Yalçın, söz konusu tablo karşısında irkilir ve İttihatçılar'ın içine düştüğü garabete acır.

Aynı dönemde, Selanik'ten İstanbul'a gelen İttihatçılar'dan çekirdek bir kadro, İstanbul'da "cemiyet"e üye tedarik etmeye çalışmaktadır. Servet-i Fünun dergisi etrafında kümelenen kalem erbabıyla birlikte muhalefete vaziyet etmeye çalışılırken, bir yandan da yabancı elçilikler nezdinde girişimde bulunarak, Abdülhamid'ten şikayet etmektedirler.

·  ALİ SALİ
www.yenisafak.com/arsiv/2002/temmuz/28/kultur.html



 SERVET-İ FÜNÛN ŞAİR VE YAZARLARININ TRANSVAAL (BOER) SAVAŞLARI KARŞISINDAKİ TUTUMU HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA

 

 

 

Ferhat KORKMAZ -An Examination About The Approach Of Servet-iFünûnPoets And Wrıters On South African Wars85 olduğu yönünde bir ön yargıyayer verildiği görülmektedir.Tabi burada, İngilizlerin Boerlere uyguladıkları savaş politikalarını da dikkate almak gerekir.Bunun gibi başka bir tartışma konusu da İngilizlerin savaş sırasında toplama kampıuygulamalarına kadar varan birtakım sert politikalarıdır.İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Kenan Akyüz;İsmail KemalBey’in başını çektiği bir grubun İngilizlere kazandıkları savaş nedeniyle bir tebriknâme yazmakve bildiri yayımlamak amacıylaAli Galip Bey’in Rumeli Hisarı’ndaki evinde toplandıklarını ifade etmiştir (İnal, 2002, s.2178 ve Akyüz, 1947, s.63). Hemen bütün kaynaklar bu toplantının elçiliğe sunulacak bildirinin ilk çalışması olduğu yönünde görüş birliği içindedir. Builktoplantıya katılanlar arasındaİsmail Safâ, Hüseyin Sîret, Tevfik Fikretve Ubeydullah Efendi bulunmaktadır.Hüseyin Cahit Yalçın, Transvaal Savaşlarında Osmanlı aydın ve sanatçılarının İngilizlere destek olduğunu göstermek amacıyla İngiliz elçiliğine mektup gönderme fikrinin İsmail Kemal Bey’e ait olduğunu ifade etmiştir: “Ülkede özgürlüğün ve meşrutiyetin kuruluşu için İngiltere’nin arkalama ve araya girmesini sağlamaya çalışıyormuş. Birçok kez elçi katında ricalarda ve girişimlerde bulunmuş. Ama elçi, ülkeden hoşnut bulunduğunu söylüyormuş. Eğer ülkede bir gençlik eylemi, bir uyanma işareti görülürse, izlenen amaç bakımından pek yararlı sonuçlar doğabilirmiş. İsmail Kemal Bey, bu hareketi göstermek fırsatının çıktığı düşüncesindeymiş.” (Yalçın, 1999, s.149). Kenan Akyüz (1947) de gençlere önderlik eden ve bildirinin sunulmasını isteyenlerin başında İsmail Kemal’in bulunduğunu ifade etmiştir: “Bunlardan biri, İsmail Kemal adında bir zattı ve «Hürriyet mücahidi» olarak geçinmekteydi. Bir gün, eski elçilerden Galip Beyin evinde Nâzım Paşa, Sîret, İsmail Sefa, Cahit ve Ubeydullah Efendi’nin de hazır bulundukları bir toplantıda İsmail Kemal Transvâl Harbi münasebetiyle memleket aydınlan tarafından İngiltere elçiliğine zafer temennisi şeklinde bir muhtıra verildiği takdirde, bunun İngiltere üzerinde çok iyi bir etki yapacağını ve istibdadın yıkılması hususunda İngiltere’nin işe karışmasını sağlayabileceğini, söyledi. Bu çocukça düşünce, nedense, rağbet gördü ve İsmail Kemal bu muhtıranın bir karalamasını yaptı.” (Akyüz, 1925, s.63)8II. Abdülhâmid’e karşı muhalefet eden ve bu muhalefeti yabancı ülkelerin desteğini alarak güçlendirmek isteyen PrensSabahattin önderliğindeki liberal aydın grubu, Kırım Savaşı’ndan itibaren Ruslara karşı Osmanlıları destekleyen İngilizlere karşı kendilerini borçlu hissediyordu (Çoruk, 2005, s.14-15).Hatta Rıfat Müeyyed, Nazım Paşa’nın da bulunduğu bir ortamda genç aydınların Güney Afrika Savaşlarında İngilizlerin yanında Boerlerekarşı savaşmak istediğini şu özlerle dile getirmiştir: “Yahu biz ne kansız, nankör insanlarız! Bu sırada İngiltere’ye muavenet etmek lâzım değil mi? Resmen birordu göndermeye Abdülhâmidmani olsa bile Trablus’taki ve Arabistan’daki zabitan gönüllü gönüllü gitmeli değil mi? Daha doğrusu hepimiz gitmeliyiz.” (Çoruk, 2005, s.14)8Hüseyin Siret üzerine çalışma yapmış olan Turan Karataş (2011) da Hüseyin Sîret’in gözaltına alındığı sırada verdiği ifadeden yola çıkarak bildiriyi elçiliğe sunma fikrinin İsmail Kemal Bey’e ait olduğunu dile getirmiştir (s.25).

Ferhat KORKMAZ-Servet-iFünûn Şair Ve Yazarlarının Transvaal (Boer) Savaşları Karşısındaki Tutumu Hakkında Bir AraştırmaEdebî Eleştiri DergisiCilt 2, Sayı 1, Nisan 201886Şükrü Hanioğlu’na göre20 Kasım 1899 tarihinde İsmail Kemal Bey,İngiliz Büyükelçisi Sir Nicolas O’Connor’a bir mesaj ileterek ziyaret etme düşüncesini iletmiş; Büyükelçi de Osmanlı yönetimine muhalif olan bir Jön Türk heyetini kabul etmesinin mümkün olamayacağını ifade etmiştir (Hanioğlu, 1985, s.336). İsmail Kemal Bey, ziyaretinin siyasî amaçlı olmadığını,asıl sebebinin sempati amaçlı olduğunu bildirdikten sonra kabul görür ve İsmail Kemal Bey’in önderliğinde bir grup “yazar, ulemâ ve devlet memuru” bu ziyareti gerçekleştirir ve Boer Meselesi konusunda yazılan bildiri İngiliz Büyükelçi Sir Nicolas O’Connor’a takdim edilir (Hanioğlu, 1985, s.336). Turan Karataş(2011), aydın ve sanatçıların bu “tebriknâme veya dilekçe” ileİngiliz Elçiliğine II. Abdülhâmid’in İngilizlere karşı yürüttüğü düşmanca tavrın halkın görüşü olmadığını deklare etmekistediklerini ifade etmiştir(s.27-28).Şükrü Hanioğlu,Osmanlı Hariciye NazırıTevfik Paşa’nın İngiliz elçiliğiyle olan görüşmesinde Boerlere karşı yürütülen savaşta İngiltere’yi destek mânâsına gelenifadeler kullandığını ve İngiliz zaferinden çok memnun olduğunu ilettiğini belirtmiştir (Hanioğlu, 1985, s.336).Mektubu hazırlamakla İsmail Safâ, Ubeydullah Efendi ve Hüseyin Sîret görevlendirilmiştir. Ubeydullah Efendi, Tevfik Fikret’i ziyaret ederek İsmail Kemal’in karaladığı metni temize çektirmiştir(Akyüz, 1947, s.63). Hüseyin Cahit Yalçın,bildirinin bizzat Tevfik Fikret tarafından kaleme alındığını hatırladığınıifade etmiştir(Yalçın, 1999, s.150).Devletin üst kademesinde yönetici olan pek çok ismin yanı sıra Servet-i Fünûn edebiyatına mensup şair ve yazarlardan Hüseyîn Sîret, İsmail Safâ, Tevfik Fikret ve Mehmet Rauf; İngiliz Elçisine takdim edilen ve Boerlere karşı İngilizleri savunan bu bildiriye imza atmışlardır. Tanzimat Dönemi sanatçılarından Samipaşazâde Sezai de bu bildiriyi imzalamıştır. Alaattin Karaca’nın Hüseyin Sîret’e dayandırarak verdiği bilgiye göre,bildiriyi 89 aydın ve sanatçı imzalamıştır(Karaca, 1987, s.49). Ancak Alaattin Karaca, herhangi bir listeye yer vermez. Şükrü Hanioğlu’nun verdiği listede sadece29 aydın ve sanatçınınadı bulunmaktadır.Hanioğlu’na göre bildiriye imza atan isimlerin tam listesive bu listedeki isimlerin meslekleri şöyledir:İsmail Safâ(Edebiyat Muallimi), Hüseyin Sîret (Servet-i Fünûn Muharriri), Tevfik Fikret (Servet-i Fünûn Muharriri),Mehmed Rauf (Servet-i Fünûn Muharriri), Samipaşazâde Sezai (Muharrir)İsmail Hakkı (Ergani Sancağı Defterdarı), Hüseyin Hüsnü (Zehirzâde Bağdat Müftüsü), Cemâl Sıtkı (Zehirzâde Bağdat Müftüsü), Hocazâde Mehmed Ubeydullah (Muharrir), Ahmed Şükrü (Berlin Sefaret-i Seniyesi Sabık Kâtib-i Sanisi), Ahmed Safi (Hariciye Nezareti hülefasından), Rıfat Müyyed (Hukuk Doktoru), Mütevellizâde Abdülmecid (Musul ulemasından), Rüşdü (Şûra-yı Devlet müstahdeminden), Mehmed Nazmi(Askerî memur), Kemâleddin (İstanbul Polis Müdiriyeti), Mahmud Nedim (Muharrir), Abdülkerim (Muharrir), Ekrem (Maarif Encümeni Azası), Tahir (Bahriye Zabiti), Zülfikar (Bahriye Zabiti), Hamdi (Bahriye Zabiti), Rıfat (Bahriye Zabiti), İsmail Kemal, Beyzâde Mahmud Nedim, Mehmed Cavid (Sabah muharriri), Ahmed Kemal (Mekteb-i Ticaret Mezunu), Ağa Hasib (Maliye Nezareti Dava Vekili) (Hanioğlu, 1985, s.575).

Ferhat KORKMAZ -An Examination About The Approach Of Servet-iFünûnPoets And Wrıters On South African Wars874.Bildirinin İçeriği ve Sunulması:İngiltereElçiliğine sunulmaküzere hazırlananbildiri, İngiliz Devletiniöven bir yazıdan ibarettir.Bildiride hürriyet ve adaleti yeryüzüne yaydığıiddia edilen İngiliz Devleti’ninOsmanlı Devleti’nin menfaatlerini savunduğu ileri sürülmektedir. Hüseyin Cahit Yalçın, Servet-i Fünûn sanatçılarınınpek büyük bir coşkuyla sahip çıktıkları bildiri sunma fikrini başlı başına “çocukça” (Yalçın, 1999, s.149) olarak değerlendirmiştir.Bildiriye imza atanlar, İngilizlerin bu gayretinden ötürü takdir etmenin de en fazla Osmanlılara düştüğünü iddia ederler. Bildiride, Afrika kıtasının kuzeyinin İslâm dinisayesindeaydınlık olduğunu ancak Afrika’nındiğer bölgelerinin zulüm, cehâlet ve bedevilik içinde yuvarlandığını öne sürerler. Onlar, İngilizlerin Afrika’nın kuzeyinde insanlara sağladığı adalet ve özgürlük ile Güney Afrika gibi yerlerde mutaassıp kavimlerin siyahilere uyguladığı kölelik düşünüldüğünde aradaki farkın anlaşılabileceğiniiddia etmişlerdir. Bildirinin altına ismini açtıranlar, özgürlük ve adaleti Güney Afrika’ya götüreceklerini sandıkları İngilizlere TransvaalSavaşları sırasında başarı dileklerini Osmanlı gençleri adına iletmek amacıyla imzalamışlardır. Yine bu gençler, saygılarının İngiliz halkına iletilmesini Büyükelçi Sir Nicholas O’Connor’dan rica etmişlerdir.Şükrü Hanioğlu’nun eserinde tam metnine yer verdiği bildiri şöyledir9: “Majestelerinin Elçisi Sir Nicolas O’Conor Cenablarına”,“Edvâr-ı tarihiyesini teşkil eden harekât ve fütûhâtında hürriyet ve adâlet gibi iki vâcibe-i insaniyeti tahkim ve ta’mim uğrunda en çok fedakârlıklar etmiş, en ziyade muvaffakiyetler göstermiş bir hükümet-i muazzama olmasına mebni İngiliz devlet-i fahimânesini rehnümâ-yı medeniyet unvan-ı celilesiyle tebcil etmek revâdır. Hususuyla bir asırdan beri Devlet-i Aliyyenin hukukunu müdafaa ve istikbalini te’minde ma’nen, maddeten ibzal eylediği hayırhâhâne mesaî ve müzahere ile Osmanlıların kalblerinde mevcudiyet-i siyaseleriyle kaim ve daim olacak hiss-i muhabbet husûle getirmiş olan İngiliz devlet-i muhteremesi daima saadet-i ümemde menafi’-i mahsusa aramak gibi âlicenâbâne bir fikir ile mütecelli meslek-i siyasiyesini takdir etmek vazifesiyle herkesden ziyade Osmanlıları mükellef kılmıştır. Nevahi-i şimaliyesi İslâmiyet içinde münevver iken cihat-ı sairesi zulm ü cehl ve bedâvat içinde yuvarlanan Afrika kıtasının aksam-ı mühimme-i cenûbiyesine atf-ı nazar olunub da insan ticareti gibi menafi’-i gayr-i meşru’a arkasında oralara kadar koşan akvam-ı mutaassıbanın tazallumât-ı gaddaranesine marûz kalmış kabail-i zenciye ile nice binlerce nüfus-i İslamiyeye bezl ü temin edilen hürriyet ve adalet göz önüne getirirsek İngiliz millet-i muaazamasının bütün alem üzerine neşr-i envar-ı adalet ve hürriyet eylemesi yegane matmah-ı nazar ittihaz eylediği düşünülünce bu def’a Afrika-yı Cenubî Cumhuriyetine karşu deruhde etdiği harbde dahi mazhar-ı muvaffakiyat olması temenniyât-ı vezaif-i insaniye sırasında görülüyor. İşte bu vazife-i mukaddeseyi Osmanlı şebbanı nâmına 9Metin, Şükrü Hanioğlu’nun çevirdiği şekliyle aktarılmıştır.

Ferhat KORKMAZ-Servet-iFünûn Şair Ve Yazarlarının Transvaal (Boer) Savaşları Karşısındaki Tutumu Hakkında Bir AraştırmaEdebî Eleştiri DergisiCilt 2, Sayı 1, Nisan 201888imza eder ve hissiyat-ı ihtiramkârânemizin kabulüyle devlet-i metbualarına arzını niyaz eyleriz.”(Hanioğlu, 1985, s.574)Bildiri sunulduktan sonra da pekçok tartışma olur. Bu tartışmaların en önemlisi, bildirinin mahiyetinin ve imzacıların isminin Osmanlı sarayına nasıl jurnal edildiğidir. Hüseyin Cahit Yalçın ve Kenan Akyüz, mektubun İsmail Safâtarafından Mahmut Paşa çarşısında düşürüldüğü ve “namuslu bir adam” tarafından bulunarak Servet-i Fünûn dergisi idarehânesine götürüldüğünü ifade ederler. Oysa bu yöndeki yaklaşım ve değerlendirmeleryalnızca hatıralara yansıyan birtakım bilgilerdenibarettir. Kimi kaynaklar, Hüseyin Sîret’in kaybettiği mektubun başka birinin eline geçmeksizin bulunduğunu dile getirmektedir (Çoruk, 2005, s.14)Şükrü Hanioğlu, gençlerin ziyaretinindönemin Hariciye Nazırı Tevfik Paşa’ya bizzat İngiliz Elçi Nicholas O’Connor tarafından iletildiğinive bu bağlamda iki devletin diplomatik kanalları arasında birtakım görüşmelerincereyan ettiğini ifade etmektedir(Hanioğlu, 1985, s.337). Rıfat Müeyyed de II. Abdülhâmid’in Kraliçe Victoria’ya bir telgraf çekerek İngiltere’nin Boerlere karşı kazandığı zaferi kutladığını belirtir(Çoruk, 2005, s.14).Bubilgilere zıt tek görüş, Hüseyin Sîret’in İbnülemin Mahmud Kemal İnal’e verdiği takrirde“Sultan Abdülhâmid’in İngilizlere karşı ittihaz ettiği hasmâne siyaset...” (İnal, 2002, s.2178) şeklinde ifade edilmektedir.5.TransvaalSavaşı ve Bildiri Hakkında Yazılanlar ve Yorumlar:İsmail Kemal’in Transvâl Meselesiadlı yayını, bu konu ile ilgili 1900 yılında sıcağı sıcağına yazılmış ilk ağızdan müstakil bir eserden oluşmaktadır. İsmail Kemal Bey, Transvâl Meselesi’nde, Fransızlarıngerçek Osmanlı müttefiki olmadığını ve son asırda yaşanan savaşlarda daima Osmanlı düşmanlarıyla işbirliği ettiğini, İngilizlerin ise Osmanlı çıkarlarını savunduğunu abartılı bir dille aktararak eserine giriş yapar. İngiltere’nin Güney Afrika’da Hollandalı ve Fransızların zulmünü sona erdirdiğini savunan İsmail Kemal, tezlerini desteklemek için İngilizlerin siyah adama eşitlik verdiğini ve medeniyeti oralara dagötürdüğünüileri sürer (İsmail Kemal, 1318, s.31).İsmail Kemal, Boerlerin yerli halkı bezdirdiğini ve her türlü ağır şart altında insanlık dışı çalıştırdığını iddia ederek İngilizlerin onlara karşı yürüttüğü mücadelenin bu tür ayrımları ortadan kaldırmak amacını taşıdığını öne sürer.Hatta İsmail Kemal, Ümit Burnu’nda yaşayan Müslümanların İngilizlerin kendilerini Boer esaretinden kurtardıkları için savaş sırasında İngilizlerin yanında savaşmayı cihat olarak gördüklerini ifade eder: “Ümîd Burnu Müslümanları ve Transvaalmadenlerinde işleyip ilân-ı harb sebebiyle Boerler tarafından tard ve teb’îd edilmiş olan Müslümanlar İngiltere idâresi sâyesinde mazhar oldukları nimet-i hürriyet ve adâletin hakk-ı şükrânını îfâ için silah altına girip düşmanlara karşı kanlarını dökmeğe dinen ve vicdanen mecbur ve bu vazifeyi îfâya hazır olduklarını yek-zebân olarakÜmîd Burnu Valisi Sir Alfred de Milner’e arz ve beyân etmişlerdir.”(İsmail Kemal, 1318, s.87)İsmail Kemal’in bu eserinde İngilizleri dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanların hamisi gibi göstermek istemekle bu derece bir İngiliz yanlılığı sergilemesi, son derece düşündürücü görünmektedir.Arapça çevirisi de neşredilen Transvâl

Ferhat KORKMAZ -An Examination About The Approach Of Servet-iFünûnPoets And Wrıters On South African Wars89Meselesi10adlı eserin sonunda İslâm milletleri için İngiliz Devleti’ni desteklemenin bir görev olduğu iddia edilmektedir: “İngiltere’nin şu teşebbüsât-ı medeniyet-bahşâsınınmuvaffakiyetini temenni eylemek insaniyetin irtikâsını cidden temenni eylemektir. Böyle bir maksad-ı insaniyetkârâne ve hürriyet-perverânenin husûlü için İngiltere’ye râbıta-i kalbiye ile merbut olmak ve ümîd-i necâtını onun himmet-i Teâlâ-perverânesine hasr etmek mazlum milletler, terakkî ve temeddün arzu-keşi olan kavimler ve alelhusûs ehl-i İslâm için bir vazifedir.” (İsmail Kemal, 1318, s.166)Jön Türk üyelerinden İsmail Kemal Bey’in İngiliz propagandasını bu boyutlarda yapması, pek çok soru işareti doğurmaktadır. İsmail Kemal Bey’in İngilizlerle olan ilişkisi bilinenden farklı olarak düşünülmelidir. Transvâl Meselesiadlı eserin aynı yılda hem Türkçe hem Arapça olarak yayımlanması üzerinde durulması gereken bir hadisedir. Zaten eserde yer alan fikir veönerilerin İngiliz tezlerine sıkı sıkıya bağlılığı bu düşüncemizi kuvvetlendirmektedir.Daha önce belirttiğimiz gibi İngiliz Elçisi Sir Nicolas O’Connor, kendisine takdim edilen bildiriyi ve İsmailKemal Bey önderliğinde yapılan ziyareti Osmanlı Hariciye Nazırı Tevfik Paşa’ya iletmiştir.Tevfik Paşa da İngilizlerin Transvaalzaferine karşı duyduğu memnuniyetiOsmanlı yönetimi adına paylaşmıştır. Bu durumda Jön Türklerle Osmanlı Devleti’ninresmi kaynaklarının görüşleri arasında bir fark görünmemektedir.Alman Büyükelçisi Marshall iseOsmanlı gençlerinin bu hareketleri karşısında tedirginlik duymuştur. Zaten Boerleri destekleyen Almanların İngilizleri destekleyen bu gençlerle aynı fikirde olması mümkün değildir. Şükrü Hanioğlu, Alman Elçi Marshall’ın Saray’da yakın ilişkide bulunduğu İzzet ve Ragıp Beyler’den Sultan Abdülhâmid’in bu tür alenî siyasal gösterilerden tedirginlik duyduğunu ifade etmiştir (Hanioğlu, 1985, s.337). Ahmed İhsan Tokgöz de II. Abdülhâmid’in Alman imparatoru II. Wilhelm ile iyi ilişkiler içinde bulunduğunuve Alman imparatorunun Boerlere “başarı dileği” telgrafı çektiğini şu sözlerle dile getirmektedir:“... İngiliz sevgisi yüzünden Boer savaşında hepimiz, bilmeden zavallı Boer’lere karşı ve İngilizlerden yana konuşuyorduk. Bunu dünya basınının propagandası da etkiliyordu. Çünkü hiçbir gazetede Boer’lerin bağımsızlık savaşına kalkıştıklarına ilişkin tek bir sözcük bile yoktu; sözde ayaklanma bastırılıyordu. Yalnızca bir olay olmuştu, o da Almanya imparatoru II.Wilhelm’in Boer’lerin reisi Krüger’e çektiği başarı dileği telgrafıydı. II.Wilhelm’in bu telgrafını da İngiliz propagandası bin türlü anlamlara çekmiş ve şamatalarla boğmuştu. Alman imparatorunun Abdülhâmid’le dost geçinmesi, iki kez İstanbul’a gelip padişaha konuk olması, Türk aydınlarının imparatora kötü gözle bakmasına yeterdi.” (Tokgöz, 1993, s.87)10Transvâl MeselesiTürkçe olarak basıldığı yılda ve aynı adla Arapçaya Mehmed Kadri Nasuh tarafından tercüme edilir. Eserin Türkçe baskısıyla hemen hemen aynı günlerde Arapçaya tercüme edilerek neşredilmesi, Osmanlı ve Araplar arasında İngiliz propagandası şüphesini güçlendirmektedir. Nitekim eserin yayım tarihinde Mısır İngiliz işgali altındadır.

Ferhat KORKMAZ-Servet-iFünûn Şair Ve Yazarlarının Transvaal (Boer) Savaşları Karşısındaki Tutumu Hakkında Bir Araştırma

Edebî Eleştiri DergisiCilt 2, Sayı 1, Nisan 201890

 

Bütün bu gelişmelerden sonra,imzacı gençler yakalanıp gözaltına alınmıştır. Kenan Akyüz’e göre İngiliz Elçiliğinin araya girmesiyle genç aydın ve sanatçılar serbest bırakılmışlardır (Akyüz, 1947, s.63ve İnal, 2002, s.2023).Hadisenin etkileribiraz küllenince Hüseyin Sîret Adıyaman’a,İsmailSafâ da Sivas’a, Ubeydullah Efendi Hicaz’asürgün edilmiştir(Akyüz, 1947, s.63).O dönemde ziyaret fıkrasının önderi ve Şûrâ-yı Devlet Azası olan İsmail Kemalhemen cezalandırılmamıştır (Hanioğlu, 1985, s.337).İsmail Kemal Bey yerine İsmail Safâ, Ubeydullah Bey ve Hüseyin Sîret’in cezalandırılması, İngiliz misyonunun koruduğu kişiler bakımından da dikkat çekicidir. Şükrü Hanioğlu, Jön Türklerino dönemde İngiliz yanlısı bir politika taraftarı olduklarını ve devlet kademelerinde yer alan yüksek profilli yönetici ve ulemanın da bu taraftarlar arasında bulunduğunu Avusturya kaynaklarına dayandırarak verir (Hanioğlu, 1985, s.337).Kenan Akyüz, bu hadisenin bildiriyi imzalayan aydın ve sanatçıların uykusunu kaçırdığını ve köşeye sindiklerini ifade ederek Servet-i Fünûn’un da mimlendiğini belirtir (Akyüz, 1947, s.64).Ahmed İhsan Tokgöz, İngilizlerle Boerler arasında yaşanan savaşta, bilgi eksikliğinden kaynaklı olarak yanlış konumlandığını şu sözlerle dile getirmektedir: “Boer’lerin kurtuluş savaşında İngilizler kadar İngiliz taraflısıydık. Bu abartılı duygulardan yararlanmak isteyen birkaç siyâset tellâlı, bizimkilere baş olmuştu...” (Tokgöz, 1993, s.88)Hüseyin Cahit Yalçın, İngiliz Elçiliğine sunulan bildirinin İsmail Kemal Bey’in kişisel hırs ve amaçlarına hizmet ettiğini şu ifadelerle aktarır: “...İsmail Kemal Bey’in Fikret’i böyle bir girişime götürmesi, yalnızca kendi kişisel çıkarlarını sağlamak başka bir şeye dayanıyor değildi. Ya Abdülhâmid’e şantaj yapmak istiyordu ya da Osmanlı’da sözü geçen, önemli biri olduğuna İngiltere elçiliğini inandıracak oradan bir çıkar sağlama isteğindeydi. Bunu ancak meşrutiyetin duyuruluşundan sonra, İsmail Kemal Bey’in gerçek kişiliği açığa çıkınca anlamak olanağı bulundu.” (Yalçın, 1999, s.150)Ali Kâmi(Akyüz), İsmail Safâ’nın Hissiyatadlı eserinin başına yazdığı “İsmail SafâBey’in Terceme-i Hâlidir” adlı yazısında Transvaal Savaşları nedeniyle sunulan bildirinin Abdülhâmid idaresine karşı olan özgürlük mücadelesini yansıttığını savunmuştur: “O zaman Afrika-yı Cenûbîde pek meşgul olan İngiltere Devleti Transvâl Muharebesini hüsn-i netîceye îsâl etmişti. Bilmem kimin teşvîkiyle İstanbul’un en münevver gençlerinden mürekkeb bir heyet hükûmet nâmına Kraliçe Victoria’yı tebrîk için İngiltere sefârethânesine gittiler. Şâir-i mâderzâd bu heyete dâhil idi. Bizi daima ıslâhâta sevk ile hakan-ı sâbıkı da bu iş için iyice tazyîk eden İngiltere devlet-i fehîmesine şu sûretle ibrâz-ı muhâllesat-ı millet için inâyet olduğu kadar da Abdülhâmid için bir cinâyet idi. Derhâl sefrârethâneye gidenler birer sûretle tevkîf ve Mâbeyn’e sevk olundular. Sefîrin kendi hükûmeti nâmına tavassutu onları kurtardı. Fakat içlerinde en ziyâdemüşevvik olduğu anlaşılanlar, elebaşılar mimlendi. Şâir-i mâderzâd bu mimlilerden idi. Zaten onun Gedikpaşa’daki ikametgâhı o zaman için muzır addolunan hep böyle mimlenmiş eşhâsın ziyâretgâh-ı dâimîsi idi. Milletin mukadderâtına karşı bîgâne kalamayan mütefekkir nâsiyeler bir odaya

Ferhat KORKMAZ -An Examination About The Approach Of Servet-iFünûnPoets And Wrıters On South African Wars91kapanarak istikbâllerini tehdîd eden idâre-i müstebîdeye lanet-hân olurlardı.” (İsmail Safâ, 1328, s.17-18)İsmail Hikmet (Ertaylan), İsmail Safâve Hüseyin Sîret’in bu bildiri üzerine tutuklanıp sürgün edilmesini şu sözlerle aktarır: “Arkadaşlarından biri görüştüklerini tahrîf ile Safa’yı, Sîret’i, Fikret’i jurnal etmişti. Evleri basmışlar, aramışlar. BilhâssaSafa ile Sîret’in evlerinde çok ezâ ve cefâ etmişlerdi.” (İsmail Hikmet, 1925, s.621-622).Kenan Akyüz,Tevfik Fikret’in evinin arandığını ve sorgulanmak üzere Mabeyn’e götürüldüğünü söyler (Akyüz, 1957, s.63)İmzacılar arasında yer alan Rıfat Müeyyed de 1919 yılında Akşam gazetesine yazdığı bir hatırasında Mabeyn’deki sorgusundan bahseder (Çoruk, 2005, s.15-16).Yine Kenan Akyüz, Tevfik Fikret üzerine yaptığı çalışmasında İngiliz yanlısı gençlerin siyasetlerinin vardığı yeri traji-komik olarak tasvir eder: “İngiltere, Türk aydınlarının kafasında eşsiz bir hürriyet memleketiydi. Bunun için, bu sınıf arasında, İngiltere’ye karşı aşırı bir sempati vardı. Hattâ Meşrutiyetin ilânı sıralarında, izinli olarak bulunduğu memleketinden İstanbul’a dönen İngiliz büyükelçisi Sirkeci garında Türk gençliği tarafından büyük bir heyecanla karşılanmış,bazı gençler elçinin arabasınınatlarını çözerek arabayı kendileri çekmişlerdi...” (Akyüz, 1947, s.62).Necip Fazıl Kısakürek, hadiseyi İsmail Safâve arkadaşlarının İngiliz taraftarlığı yaptığı gerekçesiyle vatan hainliği çerçevesinde değerlendirir: “Bizzat Peyami Safa’dan dinlediğime göre, (Boer)lere İngilizler tarafından yapılan o şeni zulümler üzerine bütün Avrupa İngilizler aleyhine ayaklanırken, babası şair İsmail Safâ, birkaç edebiyatçı arkadaşıyla İngiliz Elçiliğine gitmiş ve aynı muamelenin Türkiye'ye yapılmasını sefirden istemişler! Bundan sonra, Peyami Safa'nın değil, kendi fikrimi söyleyeyim ki, vatana hiyanet çapında ve idamlık bir suç olan bu harekete karşı Abdülhamîd, İsmail Safâ’yı, oğlu Peyami iki yaşındayken Sivas’a nefyetmiş ve ayda bilmem kaç altun maaş bağlayarak orada oturtmuş... İsmail Safâda, Sivas’ta veremden ölmüş... -Vay, hain Abdülhamîd benim babamı öldürdü! Peyami'nin kanaati buydu ve benden bir gün şu cevabı almıştı: -Abdülhamîd senin babanı öldürmedi, kesesinden besledi. Ben onun yerinde olsaydım babanı astırırdım! Yine Peyami Safa'dan dinlediğime göre, Abdülhamîd bu sürgün hakkında soru soran İngiliz seferine şöyle diyor: -Siz burada yabancı bir devletin temsilcisi misiniz, yoksa birini murakabe etmeye memur bir fevkalade komiser mi? Burdan çıkınız ve bir daha böyle mevzular üzerinde benden rüşvet istemeyiniz! Ayni hareket İngiltere’de yapılsa acaba yapana nasıl bir ceza verirdiniz diye sormaya lüzum görmüyorum (...) Türkiye’nin Afrika vahşilerine uygun bir muameleye, istilâ ve kılıçtan geçirilmeye tabî tutulmasını İngiliz sefirinden istemenin cezası asılmaktan ve sehpada üç gün sallandırılmaktan gayrı ne olabilirdi?..” (Kısakürek, 2003, s.205).Peyami Safaisebabası İsmail Safâ’nın Sivas sürgününe gönderilmesini anlattığı yazısında İngilizlere destek olmanın yanlış bir hareket olduğunu; ancak sürgüne gönderilmesi için Abdülhâmid’e bir fırsatı sunduğunu şu sözlerle dile getirir: “O tarihte, İngiltere Boer’lere açtığı savaşı kazanmıştı. Sonraları; Osmanlı Meşrutiyetinde Berat Mebusu olan İsmail

Ferhat KORKMAZ-Servet-iFünûn Şair Ve Yazarlarının Transvaal (Boer) Savaşları Karşısındaki Tutumu Hakkında Bir AraştırmaEdebî Eleştiri DergisiCilt 2, Sayı 1, Nisan 201892Kemal’in teşviki ile Tevfik Fikret, İsmail Safâve bazı münevverler, hürriyet mücadelelerinde İngiltere’nin Türk Liberallerine teveccüh ve sempatisini kazanmak, İngiliz sefarethanesine giderler ve İngiltere’yi tebrik ederler. Bunun bir bakıma yanlış bir hareket olduğuna şüphe yoktur ve Sultan Hamid’in İsmail Safâ’yı kıyasıya cezalandırması için mükemmel bir bahane değerini taşıdığı muhakkaktır.” (aktaran Karaca, 1987, s.50).Nihal Atsız, İngilizleri destekleyen aydın ve sanatkâr grubunun gerçeklerden habersiz olduğunu ve İsmail Safâile arkadaşlarının sürgününün haklı sebeplere dayandığını şu ifadelerle dile getirmiştir: “İsmail Safâ, İngiliz-Boer savaşında,İngilizlerin bir başarısını, onların elçiliklerine giderek tebrik ettiği için, Sultan Hamid tarafından, haklı olarak, sürgün edilmiştir. Belki İsmail Safâ, o zaman,İngilizlerin nasıl bir Türk ve Müslüman düşmanı olduğunu bilmiyordu. Fakat genişhaber alma imkânları ile herşeyi bilen Sultan Hamid, memleket aydınların düşman elçilikleriyle temasına müsaade edemezdi. Şimdi insafla düşünülsün: Hiçbir sebep yokken, sırf yurtlarındaki elmas madenlerim zapt etmek için, bir avuç Boer’e büyük ordularla saldıranİngiltere'yi tebrik etmek hangi hürriyetçilik anlayışının sonucudur. O günküİngiltere’yi Boerleri yendi diye tebrik etmekle, bugünkü Moskofları Finlere karşı başarılarından dolayı alkışlamak arasında ne fark vardır?” (Atsız,1977)Şerif Mardin Jön Türklerin Siyasî Fikirleri 1895-1908adlı eserinde, Transvaal Savaşları sırasında İngilizlerin Boerlere karşı “tenkil” siyaseti izledikleri bir dönemde bu aydın ve gençlerin İngiliz elçiliğini tebrik ziyaretlerini “mücessem bir gaf” olarak değerlendirir: “Bu ziyaret İngiltere’ye Boer’lere karşı giriştiği savaşta başarı dilekleri sunmak için yapılmıştı. İngilizlere karşı güttüğü siyasete göre Abdülhâmid’in bu hareketi bir ayaklanma olarak değerlendireceği belliydi. Bu bakımdan girişim cesuraneydi.” (Mardin, 2012, s.64)Alaattin Karaca, İsmail Safâüzerine hazırladığı çalışmasında TransvaalSavaşları ve bildiri hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “Bu siyasî hadiseyi bütünüyle kavramak için biraz da TransvaalSavaşından söz etmek lazımdır. Transvaal, Güney Afrika’da bulunan küçük bir ülkedir ve zengin maden yataklarına sahiptir. 1899’a kadar bir İngiliz sömürgesi olan Transvaal’da, Boerler diye bilinen yerli halk İngiltere’ye karşı isyan eder ve aralarında bir savaş başlar. Bu savaş, tarihe TransvaalSavaşı olarak geçmiştir.” (Karaca, 1987, s.48-49). Alaattin Karaca, Hüseyin Cahit dışındaki tüm Servet-i Fünûn şairleri tarafından bildirinin imzalandığını söyler.Turan Karataş, Hüseyin Sîretve arkadaşlarının İngiliz Elçiliğine sundukları bildirinin “geçmişin yüz karası” olduğunu ifade eder: “Bazı tarihî olaylar vardır ki, hayali, cihan değil, bir an bile değmez. Çünkü insanlık adına, millet namına yüz karası ve ayıbıdır bu tür olaylar. Ne var ki, bu gibi hadiselerin hatırlanmasında, bilinmesinde, anlatılmasında sayısız fayda

Ferhat KORKMAZ -An Examination About The Approach Of Servet-iFünûnPoets And Wrıters On South African Wars93vardır; insanlar aynı hataya düşüp tarih tekerrür etmesin diye.” (Karataş, 2011, s.25)116.SonuçServet-i Fünûn sanatçılarından bir kısmının,Boerlere karşı 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyılın başlarında yürütülensavaşlarda İngilizleridesteklemelerieleştiri konusu edilmiştir.Bu eleştiri genellikle Boerlerin siyahi-yerli bir halk olarak tanıtılmasından kaynaklanmaktadır. Oysa Boerler, tıpkı İngilizler gibi bölgeye sonradan yerleşmişsömürgecilerden sayılmaktadır. Nitekim II. Dünya Savaşı’ndan sonra da İngiliz ve Hollanda asıllı göçmenler, sistematik ayrım düzenlemeleri olan “Apartheid”i el birliğiyle uygulamışlardır. Sömürgecilerinbirbiriyle olan savaşında bir tarafı desteklemenin öbür tarafı desteklememekten hiçbir farkı yoktur. Boerleri, özgürlük yanlısı yerli-siyahi bir halk olarak göstermek tarihsel realiteye aykırı düşmektedir.Ayrıca İngiliz Devleti’nin, “Scorched Earth Policy” adlı bir takımsert tedbirleruygulayarakdünya tarihindeki ilk toplama kamplarını kurması ve Boerlere yönelik olarak hayata geçirdiği tenkilve ölüme mahkûm etme gibi savaş politikaları, dünya kamuoyu tarafından o dönemde yakından takip edilmişve tepkiyle karşılanmıştır.Osmanlı aydın, sanatçı ve yöneticileri arasında yaşanan tartışmalarındaasıl nedeni de İngiliz Devleti’nin Güney Afrika’daki savaşlarsırasındaki bu uygulamalarıdır.İsmail Kemal Bey ve arkadaşlarının İngilizlere olan desteğive sonrasında sunulan bildiri, konjonktürel bir hadise olmaktan ziyade İngilizlerce planlanmışpropaganda amaçlıbir proje gibi görünmektedir. Garip olan şurasıdır kiOsmanlı Devleti’nin Hariciye Nazırı Tevfik Paşa aracılığıyla İngiliz elçiliğine sunulanresmî görüşler ve Kraliçe Vicroria’ya çekilen telgraftabenzer yaklaşımınsergilenmesidir.Sadece birtakım genç aydınların kendi başlarına yabancı bir misyonda birtakım siyasal işlere girişmesi dönemin yönetimi açısından tedirginlik yaratmıştır.Bu da dışpolitikada Almanları küstürmemekarzusundan kaynaklanmıştır.Transvaal Savaşları sırasında alınan tavır nedeniyle yalnızca Servet-i Fünûn yazar ve şairlerini eleştirmek tarihsel realiteye uygun düşmemektedir.İsmail Kemal’in arkasındangiden bir kısım Servet-i Fünûn 11Mehmed Âkif’in “Necid Çöllerinden Medine’ye” adlı şiirinde Transvaal’den bahsedildiğini görmekteyiz: Evet, o koskoca âlem ... Tunuslu, Afganlı,Transvâlli, Buharalı, Çinli, Sudanlı,Habeşli, Hıyveli, Kaşgarlı, yerli, Hersekli,Serendib’in, Cava’nın, Mağrib’in bütün şekli;Hülâsa, attığı kollar, muhît-i garbîden,Cihan cihan dolaşıp, müntehâ-yı şarka giden,O dûdman-ı kerîmin sayılmaz evlâdı,Huzûr içinde bırakmış bu mahşer-âbâdı!” (Ersoy, 2009, s.333)Mehmed Âkif, Medine’ye olan yolculuğunu işlediği şiirde, peygamberimizin kabrinin ziyareti sırasında yer verdiği insan tasvirlerinde dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlarla birlikte Transvaalli olanlar da dekora eklenmiştir. Bu şiirde Transvaal Savaşlarına ilişkin bir gönderme bulunmasa da dönemin aydın ve sanatkârları üzerinde bıraktığı tesirler bakımından dikkate değerdir.

Ferhat KORKMAZ-Servet-iFünûn Şair Ve Yazarlarının Transvaal (Boer) Savaşları Karşısındaki Tutumu Hakkında Bir AraştırmaEdebî Eleştiri DergisiCilt 2, Sayı 1, Nisan 201894yazar ve şairi, çeşitli maksatlarla yönlendirilmiş İngiliz propagandasından habersizkalmışlardır. Ancak Transvaal Meselesi nedeniyle girişilen eylemlerin, Servet-i Fünûn sanatçılarının Jön Türk hareketine verdiği destek bakımından bir çelişki de yaratmaz. Bu bildiri hadisesi,Jön Türklerin meşrutiyeti ilan edebilmek ve Osmanlı yönetim kademelerini ele geçirmek için yabancı devlet güçlerinin desteğini kazanmak amacıyla teşebbüste bulunduklarısiyasal bir eylemolarak görünmektedir.KaynakçaAkyüz, Kenan (1947). Tevfik Fikret. Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayımları.Atsız, Nihal (1977). Türk Tarihinde Meseleler. İstanbul: Ötüken Yayınları.Creswicke, Louis (t.y.).South Africa and the Transvaal War. Edinburg & London: Ballantyne, Hanson.Çoruk, Ali Şükrü (2005). “Meşrutiyet İçin Transval’de Ölmek” Türk Edebiyatı Dergisi. S.386.İstanbul. ss.12-16.Ersoy, Mehmed Âkif (2009). Safahât. Ankara: Hece Yayınları.Hanioğlu, Şükrü (1985). Bir Siyasal Örgüt Olarak; Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük. İstanbul: İletişim Yayınları.İnal, İbnü’l-Emin Mahmud Kemal (2002). Son Asır Türk Şairleri (Kemâlü’ş-Şuarâ). Hazırlayan: İbrahim Baştuğ. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.İsmail Hikmet (1925).Türk Edebiyatı Tarihi. Bakü: Azer Neşr.İsmail Kemal (1318). Meseletü’t-Transvâl. Arapçaya Çeviren: Mehmed Kadri Nasuh. Kahire: el-Matbaatü'l-Osmaniyye.İsmail Kemal (1318). Transvâl Meselesi. İstanbul: Matbaa-i Osmaniyeİsmail Safâ (1328). Hissiyat. İstanbul: Osmanlı Matbaası.Karaca, Alaattin (1987). “Edebî Tenkitleri ve Şiirleriyle İsmail Safâ’nın Edebiyatımızdaki Yeri”. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.Karataş, Turan (2011). Hüseyin Sîret BedbahtBir Muhalif Kırgın Bir Şair Sırlı Bir Derviş. İstanbul: Timaş YayınlarıKısakürek, Necip Fazıl (2003). Ulu Hakan II.Abdülhamîd Han. İstanbul: Büyük Doğu Yayınları.Mardin, Şerif (2012). Jön Türklerin Siyasî Fikirleri 1895-1908. İstanbul: İletişim Yayınları.Thompson, Leonard (2001). The History of South Africa.New Haven:Yale University Press.Tokgöz, Ahmed İhsan (1993). Matbuat Hatıralarım. Yayına Hazırlayan:Alpay Kabacalı.İstanbul:İletişim Yayınları.Van Heyningen, Elizabeth (2015). “The South AfricanWar as Humanitarian Crisis” International Review of the Red Cross97 The evolution of warfare (900), 999–1028).Yalçın, Hüseyin Cahit (1999). Edebiyat Anıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.[mschaga.pbworks.com/f/Anglo-Boer+War] Erişim Tarihi:20.03.2018

 

Edebi Eleştiri Dergisi Nisan 2018

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/466345

 

 

 *************************

 

 

 

 

İngilizin arabasına at olanlarla 100 yıllık kavgamız

Bugün faşist ve emperyalist Avrupa’nın ortasında gerçek vatan evlatları demokrasi uğruna atların altında ezilirken, 100 yıl önce İngiliz sefire at arabası olan içimizdeki İngilizler bugün de köle ve sömürge bir Türkiye için diretiyorlar.



100 yıldan fazla bir zamandır bu topraklarda sömürgecilerle, sömürgecilere "at arabası" olanlarla süren kavganın içindeyiz. Hollanda'da hortlayan Nazizmle Avrupa medeniyetinin ortaçağ karanlığına dönüşünü ibretle izlerken, içimizdeki sömürgecilerin de camdan kulelerinin paramparça olduğu bi süreç yaşıyoruz. Bugün Avrupa'nın göbeğindeki faşizme karşı duramayan içimizdeki Avrupa muhiplerinin dün İngiliz'e at arabası olduklarını unutmadık. Ama bugün zincirlerini kıran bir Türkiye var. Dün at arabası olanlara inat, Hollanda'da faşizmin atlarla ve köpeklerle saldırdıkları kahraman Türkler, Avrupa'nın ortasında sömürgecilere demokrasi dersi verdiler.

Bir kez daha yazıyoruz; evet İngiliz sefire 100 yıl önce "at arabası" oldular. İngiliz sefirin selviden araba direklerine yapışıp at gibi çektiler içimizdeki İngiliz muhipleri…

Dünün İngiliz muhipleri bugün de var. Keşke sadece at arabalarına at olsalar da mesleklerini bilsek bugün.

Gelin size şu at arabası meselesini bir anlatalım…

19. yüzyıl… Dağılma sürecine giren ve batılı çevrelerde ölümü yaklaşan bir "hasta adam" olarak görülen Osmanlı İmparatorluğu… Ve Osmanlı'nın çöküşü için çalışan Batıcı Jöntürkler. Ülke dışındaki siyasi faaliyetlerde her fırsatta Osmanlı Devleti'ni ve padişahı Avrupa'ya şikayet eden Jöntürklerin Meşrutiyet'in ilanı yolunda İngiltere aşkını abarttılar.

Jöntürklerin İngiltere sevgisi ve sempatisini en açık ve en bariz bir şekilde gösteren olaylardan birisi ise Meşrutiyet ilânının ilk haftasında İstanbul'da yaşanmıştı. İngiliz elçisi Sir Gerard Lowther'in İstanbul'a gelişi sırasında o zamana kadar "Dersaadet"te yaşanmamış bir ilke imza atmışlardı Jöntürkler. Büyükelçi şerefine Sirkeci garında, başta dönemin önemli gazetecileri ve aydınlarının organize ettiği büyük bir karşılama töreni düzenlenmiş, bu törenin tertipçilerinden birisi olan Servet-i Fünûn sahibi Ahmet İhsan Tokgöz'ün anlatımıyla, tören sonunda heyecana kapılan gençlerden bir kısmı elçinin bindiği arabanın koşumlarını çözerek atların yerine kendileri geçmiş ve arabayı çekmeye başlamışlardı. Tokgöz, 1930-31 yılında yayınlanan Matbuat Hatıralarım adlı eserinde yıllar sonra olayı şöyle anlatır:

"1908 inkılâbında aydınların ruhunda derin bir İngiliz sevgisi vardı ve bu o kadar yüksekti ki 1908 Temmuzunun 23'ünde (30 Temmuz'da y.n.) İstanbul'da bulunmayan İngiliz elçisi Malett (Gerard Lowther olacak y.n.) şehrimize döndüğü zaman, Sirkeci istasyonunu baştanbaşa doldurmuştuk. Elçiyi candan ve gönülden alkışlıyorduk. Sonunda coşkun gençler elçinin arabasını çeken atları söktüler, arabayı kendi kollarıyla çektilerdi!"

Aynı olaya hatıralarında yer veren bir başka isim meşhur Midhat Paşa'nın oğlu Ali Haydar Midhat Bey'dir. İngiliz elçinin "yakın dostu" olan Ali Haydar Midhat Bey 1946 yılında yayınladığı Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Hatıralarım adlı eserinde "Halk, İngiliz Sefiri Sir G. Lowther'in arabasının hayvanlarını sökerek, arabayı ta sefarethaneye kadar bizzat çektikleri zaman…" diyerek Ahmet İhsan Tokgöz'ün anlattıklarını teyid eder.

Büyükelçi Lowther ise Londra'ya gönderdiği elçilik raporunda İstanbul'da çok iyi karşılandığını belirterek detaylara girmez.

Dün 100 yıl önce İngilizin arabasına at olanlar bugün de köleliğin sürmesi için varlık gösteriyorlar. Ve o kadar içimizdeler ki bizden görünüp yularlarını teslim ettikleri Batı'ya gönülden bağlılar.

 https://www.takvim.com.tr/guncel/2017/03/12/ingilizin-arabasina-at-olanlarla

-100-yillik-kavgamiz

 




 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol