Tevhid-Selam soruşturması Akabe Vakfı’nda çalışan Kamile Yazıcıoğlu’nun, 4 Mart 2011 tarihli ifadesi üzerine başlatılmıştı. Yazıcıoğlu'nun başına gelenleri yazar, "Kamile'ye kumpas"başlıklı yazısında böyle anlatıyor:
BANA BENZEMEYEN İMZALAR
"Kamile Yazıcıoğlu’nun 2011 yılında 6 ve 25 Nisan tarihleri ile 23 Ocak 2012 tarihinde olmak üzere 4 kez ifadesine başvuruluyor.
24 Şubat 2014 tarihinde Kudüs-Selam dinlemeleriyle ilgili haberler gazetelerde yer alınca Kamile Yazıcıoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunuyor. Tekrar ifadesi alınıyor. Yazıcıoğlu, soruşturmanın başlamasına neden olan 04.03.2011 tarihli ifade metnine ilişkin olarak, ”Benim imzama benzemeyen imzalar gördüm” diyor.
Kamile Yazıcoğlu’na soruluyor.
Ankara’da oturduğunuz sürede MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eşinizin irtibatta olduğu ve MİT Müsteşarı'nı 4 ay önce makamında ziyaret ettiğine dair ifade verdiniz mi?
HAKAN FİDAN İLE İRTİBATLANDIRMA
“Ben kesinlikle böyle bir ifade vermedim” diyor Kamile Yazıcıoğlu. Sonra ekliyor: ”MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la eşimin irtibatlı olduğunu en son olarak 4 ay önce MİT Müsteşarı olduğunda makamını ziyarete gittiler şeklinde bir beyanım olmamıştır. Bu beyan kesinlikle benim iradem dışında tutanağa eklenmiştir”
Yine soruluyor: “27.10.2011 tarihinde gelen dokümanlar arasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili hazırlanan CV’nin bulunduğu dokümanı siz mi getirdiniz?”
“Kesinlikle ben getirmedim. Zaten böyle bir belge yoktu” karşılığını veriyor.
Bir de örgütün para hareketleri vardı. Kamile Yazıcıoğlu’nun ifadeleri arasında AKBANK’ta açılan bir SIRDAŞ hesaptan söz ediliyordu. “Bu ifade baştan sona kadar kurmacadır. Kesinlikle bana ait değildir. Böyle bir hesaptan da para hareketinden de haberim yoktur”
Tevhid-Selam örgütü de soruluyor. “Ben böyle bir örgütün varlığını dün gazetelerden ve görsel medyadan öğrendim” diyor Kamile Yazıcıoğlu. Bu nasıl bir Kamile'ymiş böyle. Hem ifadesinin içinde geçiyor bütün bunlar ama bundan bir tek Kamile’nin haberi yok. Zaten İstanbul Cumhuriyet Savcılığı da böylesine azılı bir terör örgütünün varlığını, bilgisayarların imajlarının alınması ile birlikte keşfetmişti.
Çünkü örgütle ilgili soruşturma UYAP’a başka bir isimle kaydedilmiş ve tek bir belge girilmeden, sadece X rumuzuyla tam 289 kişi dinlenilmişti.
Kamile Yazıcıoğlu ifadesinin bir yerinde “Benim şubenizde ifadem alındıktan sonra, görsem tanıyabileceğim ‘Tarik isminde’ ifademi alan görevli ve diğerleri bir adet flash bellek verdiler ve bununla evimde bulunan eşime ait dokümanları getirmemi istediler”
Terörle Mücadele Şubesindeki görevlilerin Kamile Yazıcıoğlu’na katkıları sadece bu flash bellek olmamıştı.
HSYK müfettişlerinin tespitine göre, ”Kamile Yazıcıoğlu sürekli emniyete getirilerek yardım adı altında para karşılığı belge ve ifade vermesinin sağlandığı” da tespit edilmişti. Peki bu ifadelerinde ne anlatıyordu Kamile Yazıcıoğlu? Bu sorunun cevabını da kendisi veriyor?
İFADESİNİ OKUMADAN İMZALATMIŞLAR
“İfadem alındıktan sonra görevlilere ifademi okumak istediğimde abla bize güvenin yok mu uzun sürer dediler ve ben de kendimi mahcup hissederek imzamı attım.”
Kamile mahcup bir kadın. Abla bize güvenin yok mu diyen polislere inanmış okumadan basmış imzayı.
Ancak bir sorun var. İmza tamam da başka ifade metinlerinde kendisine ait diye gösterilen başka imzalar da görmüş Kamile Yazıcıoğlu. ”Bu imzalar bana ait değil” diyor.
Bir Kamile kadın işte. Neye imza attığı ne söylediği önemli değil. Önemli olan paralel yapı, Tevhid-Selam örgütü diye bir örgüt keşfedip, altına da Kamile’nin ismini yazmış ya gerisi kolay. “Gir hayatına”, kur kumpası. Darbe başarılı olsaydı siz bu isimleri azılı İran ajanı olarak tanıyacaktınız. Şimdi ise Kamile’ye kurulan kumpas olarak kalsın hatırınızda..."
analizmerkezi.com