Kemalizm, aslında büyük ve esaslı bir din reformudur. Tanrı, bir peygambere verdiği şeriatı, ikinci bir peygamberde değiştirmekle, hatta Kur’anın bir ayetindeki emrini başka bir ayette kaldırmakla hükümlerin toplum evrimini izlemesi gerektiğini göstermiştir. Fıkıh’da buna nesih diyoruz. Muhammed, son peygamber olduğuna göre, O’ndan sonra nesih hakkı insan aklına kalmıştır. Onun için İslam bilginleri, “zamanla hükümlerin değişeceği” içtihadında bulunmuşlardır. Mustafa Kemal’in yaptığı işte bu nesih hakkını kullanmaktı.(Falih Rıfkı – Çankaya) Allahın dinini hkendi hevalarına göre şekillendirmek isteyen bütün reformistler,kendi fikirlerini meşru ve makul gösterebilmek için,Kuran’ı Kerim’deki ”nesih” meselesini ileri sürmüşlerdir.Bu nadanların,beşeri kanunları dahi ancak onu va’za selahiyeti olanların değiştirilebileceğini kabul ederken ilahi kanunlarada diledikleri değişikliği yapabileceklerini iddia etmeleri,akıl mantık ve hüsni niyetle bağdaşır mı?
Falih Rıfkı’da her reformcu gibi kendinde bu selahiyeti görerek:Bir iki saat uçağk yolculuğu ile rahatça bir memleketten başkasına giden ”seferi”ye oruç tutmamak hakkını veren dinin,en aşağı yüzyıl gerisinde kalmış olduğu,Batı Medeniyet dünyasına yetişmek için geceli gündüzlü ”sefere çıkan” milletlere oruçla yılda bir ay çalışma kaybetmeyi haram ettiği fetvası gerekir.demektedir.(Falih Rıfkı – Batış Yılları) O aynı kafayla tesettürün de aleyhinedir:1924’lerde paljlarda kadın-erkek ayrımını tenkid ettiği (bknz Falih Rıfkı – Eski Saat) gibi daha sonrada şöyle yazmıştır.”Genç kızlar ve zevceler çıplak vücutlarını yabancı erkeklere gösterecekler,sağlam ve sert ahlaklarından birşey kaybetmeyekler”.(Falih Rıfkı – Deniz Aşırı) Fakaat ne hacet…
O ,Milli Mücadele’nin din sayesinde kazanılmış olmasını takdirle yad edecek yerde,bunu başaran Birinci Meclis için bakınız nediyor;”Kırk yıl sonraki Meclisleri düşünürseniz;sarıklı ve protürlü 1920 Meclisi’nin ne kadar gelenekçi ve görenekçi olduğunu kolayca kestirebilirsiniz.Bakanlar